Gen Z’ye Pazarlama mı? Aman Bunlara Dikkat!
Toplantı odalarında 'Gen Z ne istiyor?' diye terleyen yöneticiler için rehber. İşte Z kuşağına ulaşmaya çalışırken asla yapmamanız gereken 3 hata.
Yazar: Arda

Tamam, herkes bir sakinleşsin. Toplantı odalarında "Gen Z ne istiyor?", "TikTok dansı mı yapmalıyız?", "Cringe ne demek?" diye terleyen o gri takım elbiseli yöneticileri buradan bile görebiliyorum. Panik kokusu alıyorum ve dürüst olalım, bu koku hiç hoş değil.
Bakın, olay sandığınız kadar karmaşık değil. Aslında oldukça basit ama siz olayı "işletme okulu" mantığıyla çözmeye çalıştığınız için duvara tosluyorsunuz. Gen Z, sizin o mükemmel planlanmış Excel tablolarınızdaki hedef kitleye benzemez. Onlar yalan dedektörü gibi dolaşıyorlar. En ufak bir sahtelik sezdiklerinde? Bam! Cancellandınız*. Geçmiş olsun.
Ben buradayım, size milyon dolarlık bütçenizi çöpe atmanızı engelleyecek o kıyak bilgiyi vereceğim. İşte Gen Z'ye ulaşmaya çalışırken asla ama asla yapmamanız gereken 3 hata. Not alın, sonra teşekkür edersiniz.
1. "Kanka" Olmaya Çalışmak (Lütfen Yapmayın, Üzücü Oluyor)
Şunu bir netleştirelim: Eğer markanız 50 yıllık köklü bir kurumsa, 19 yaşındaki bir kaykaycı gibi konuşmaya çalışması... nasıl desem... acıklı.
Markaların Z kuşağı argosunu (slang) kullanmaya çalışması, babanızın skinny jeans giyip rap yapmaya çalışmasına benziyor. Kimse bunu görmek istemiyor. "Slay", "Vibe", "Düşüyor muyuz?" gibi kelimeleri kurumsal hesabınızdan paylaştığınızda havalı olmuyorsunuz. Steve Buscemi'nin o meşhur "How do you do fellow kids?" (Naber gençler?) meme'ine dönüşüyorsunuz.
Dahice Çözüm: Kendiniz olun. Evet, bu kadar basit. Eğer ciddi bir markaysanız, ciddi ama samimi olun. Komik değilseniz şaka yapmaya çalışmayın. Z kuşağı sizin "cool" olmanızı beklemiyor, gerçek olmanızı bekliyor. Taklitçilik kokusu alırlarsa, sizi parçalarlar. Ve inanın bana, o yorumları okumak istemezsiniz.
2. Aşırı Prodüksiyonlu, "Steril" Reklamlar (Gerçeklik Nerede?)
Bakın, o pürüzsüz, stüdyo ışıkları altında çekilmiş, herkesin inci gibi dişlerle gülümsediği reklamlar var ya? Onlar bitti. Öldü. Gömüldü.
Gen Z, sizin o 4K çözünürlükteki, her karesi photoshop kokan dünyanıza inanmıyor. Çünkü hayat öyle değil. Sabah uyandıklarında öyle görünmüyorlar. O steril reklamlar onlara şunu söylüyor: "Biz size bir yalan satıyoruz."
Dahice Çözüm: Telefonu eline al ve çek. Titrek kamera? Güzel. Arkada dağınık bir oda* mı var? Harika, yaşanmışlık katar. Biz buna sektörde UGC (Kullanıcı Tarafından Oluşturulan İçerik) diyoruz ama siz "gerçek hayat" da diyebilirsiniz. Kibele’de ne yapıyoruz sanıyorsunuz? İnsanlara insanları izletiyoruz. Çünkü kimse bir logoya güvenmez ama herkes ekrandaki "kendi gibi" birine güvenir. Cilayı azaltın, samimiyeti artırın.
3. Satış Yapmaya Çalışmak (Evet, Yanlış Duymadınız)
En büyük hatanız bu. Bir odaya girip "MERHABA BENİM ÜRÜNÜMÜ ALIN ÇÜNKÜ HARİKA" diye bağırmak... Bu flörtün ilk dakikasında evlenme teklif etmek gibi. Çaresiz görünüyorsunuz. Ve çaresizlik, pazarlamada hiç seksi değil.
Gen Z'ye "bunu al" derseniz, almazlar. Sırf inat olsun diye gidip rakibinizi alırlar. Onlar didaktik dilden, üstten bakan tavırdan ve buram buram "reklam" kokan içeriklerden nefret ederler. Adblock kullanmalarının bir sebebi var, değil mi? Sizi engellemek için teknolojiyi kullanıyorlar!
Dahice Çözüm: Satmayın, eğlendirin. Ya da bilgilendirin. Ya da bir his yaratın. Ürününüzü bir hikayenin parçası yapın. Onlara bir "vibe" sunun (bakın ben kullanınca oldu, çünkü bağlam doğru). Eğer içeriğiniz yeterince iyiyse, zaten ne sattığınızı merak edip bakacaklardır. Önce değer verin, sonra cüzdanlarını isteyin. Sıralamayı karıştırmayın.
Sonuç: Bakın, işin özü şu: Z kuşağına pazarlama yapmak kuantum fiziği değil. Sadece o "kurumsal maskenizi" çıkarıp, biraz insan olmanız gerekiyor. Kusurlarınızla, samimiyetinizle ve en önemlisi dürüstlüğünüzle.
Bunu yapabilir misiniz? Bilmiyorum, eski alışkanlıklar zor ölür. Ama yapamazsanız, Kibele burada. Biz bu dili konuşuyoruz, çünkü bu dilin doğduğu yer burası.
Şimdi gidin ve o sıkıcı reklam planınızı yırtıp atın. Rica ederim.
(*) Dipnot: Cancellanmak (Cancel Culture/İptal Kültürü) Hani bir hata yaptığınızda, tüm internetin birleşip sizi dijital meydanda taşladığı, 'yok hükmünde' saydığı ve markanızı tarihin tozlu sayfalarına (veya spam klasörüne) gönderdiği o tatlı linç kültürü. Sizin "kriz yönetimi" dediğiniz şeyin, "nasıl hayatta kalırız" savaşına döndüğü an.
(*) Dipnot: Dağınık Oda Burada bahsettiğimiz "dağınık", pis veya bakımsız demek değil. Masanın üzerinde yarım kalmış bir kahve, koltukta duran bir hırka gibi yaşanmışlık belirtileri. Yoksa yerde çürümüş muz kabukları veya market poşetleri değil. Lütfen hijyen kurallarına uyalım.